Gün Işığı Alamayan İnsanın Dramına Son Ver!
Dünya Aslında Böyle Bir Yer, Görebilene

Bahar her geldiğinde doğaya kıpır kıpır bir iksir sızar: Aşk, neşe, umut, iyimserlik, boşvermenin getirdiği iyi hal ve gün ışığı sarhoşluğu… Sıcağın mayıştıran ve de uyuşturan günlerinin başlamasıyla dalgalar gibi büyür canlılar arası mutluluk alışverişi. Biz de canlıgillerden en duygulusu en tepkilisi olarak mutluluk aşısı yemiş, mantodan paltodan sıyrılıp hafiflemiş, güneş gözlüklerimizle dolaşırız ortalıkta.

İşte bugün o günlerden. Bugün günlerden MUHTEŞEM.

Güneş şımartmak için bizi davet ediyor, sesini duyuyorum: Neyle meşgulsen hemen bırak ve dışarı çık!

Peki, böyle bir günde ben neredeyim?
Evvvetttt, bilgisayar karşısında.
‘Yapılacaklar listemle’ bakışıp boğuşarak evden çıkmam gereken 15:30’u bekliyorum günü yakalamak için.

Bu zavallı durumum bana modern bir binada çalıştığım birkaç ay öncesini hatırlatıyor: Dekorasyonu sıcacık ancak hiç penceresi olmayan, gün doğdu mu battı mı bilinmeyen, solumam gereken havanın sürekli tepemden üflendiği odamdayım.  Karşımda benimle birlikte odada yaşamayı başarmış son bitki, kel kalmış bedeni ile bana bakıyor.

Bitkilerden hiç anlamasam da, isimlerini tam öğrenemesem de, sevgi ve empati ile hikayenin acıklı sonunu bedenimde ve ruhumda hissettiğimden olsa gerek, hemen bitkilerden sorumlu görevliden rica ediyorum: Ne olur bir bakın, ne olacak bu bitkinin durumu?
Adam bana tokadı yapıştırıyor: Bu bitki burada çok iyi dayandı, bu odada hayatta kalması mucize. KURTARMAK istiyorsanız bu odadan ÇIKARIN!’

‘Kurtarmak’ ve ‘Çıkarın’ kelimeleri kulağımda yankılanadursun, ‘Ya Ben?’ diye sormak istiyorum ama öğrenilmiş efendi, kontrollü yönetici tavrım beni durduruyor. Yüzümde anlamsız bir tebessüm, teşekkür ediyorum kendisine.

O gün bitkiyi kurtardıktan sonra, içimdeki sessiz çığlık vücudumda gitgide büyüyor.
Canlılar burada yaşayamıyor, canlılar için filtrelenmemiş gerçek hava lazım, gerçek ışık lazım. HUUuuu, beni duyuyor musun, sen de bir canlısın…

Off, başım çok ağrıyor.  En çok çevirdiğim iç hat numarası bina teknik ekibine ait. Allah razı olsun onlardan, bir gün de demediler ki; ‘Sapık gibi her gün aramayın bizi, kabullenin artık cihazın havalandırma kapasitesi bu!’

Kendimi o bitkiyle bedenen ve ruhen nasıl da özdeşleştirdiğimi, yüreğimdeki sıkışmışlığı anımsıyorum. Sonra günışığına kavuşma anım, ait olduğum güneşi, havayı, özgürlüğü kucaklayışım, ‘Ohhh, çok şükür’ deyişim…

Peki, hala niye evdeyim???

İnsan kendi yaratıyor tutsaklığını, özgürlüğünü yaratabildiği gibi…

Kendinizi, kendi yarattığınız tutsaklıktan kurtarmak isterseniz, haydi, çıkın dışarıya!

2 thoughts on “Gün Işığı Alamayan İnsanın Dramına Son Ver!

  1. nehir dedi ki:

    Haydi dışarıya Bu senin atalarının felsefesiAnan da her dışarıya çıkışda Dünya varmış der Yeni insanlar yeni şeyler öğrenmek ona yeni mutluluklar yeni enerjiler verir Atalarımızı minetle anıyorum Bize bu güzel felsefeyi verdikleri için

  2. İBRAHİM DAĞ dedi ki:

    güzel bir paylaşım. teşekkürler.

Leave a Reply