İtiraf ediyorum…Ben dağınığım.

Odaklanamamak, odaklayamamak…

Dağınıklığın sözlük anlamı nedir, bilmiyorum. Hiç bakmadım.
Benim için şu anda taşıdığı anlam bu.

İtiraf ediyorum…Ben dağınığım.

mind mess ile ilgili görsel sonucu
Kafamın içi çöplük gibi

İş yerinde odam dağınık görünmüyor. Ama dikkatlice incelendiğinde, arkamda duran tezgah tipi buzdolabının üzerinde öbeklenmiş kağıt yığını yer işgal etmeye devam ediyor. Bilgisayarımda özenle istiflenmiş mailler kendi alanında mitoz bölünüyor. Personal Folders, ne işe yarar ki. Zamansızlıktan benim için toksit atıkların kümelendiği bir yerden farksız.

Evimde, başucumda, belki bir gün işe yarar diye duran bir dünya var.  Giysi dolabım, çoraplarım, hepsine gerçekten ihtiyacım var mı…Bir gün belki de giyerim diye duran büyük ninemin kalın tığ ile ördüğü elbisenin 0 beden olmayan vücuduma hiçbir zaman girmeyeceği bu kadar aşikarken saklamak niye.

Peki ya düşüncelerim. Eş zamanlı aklımdan pek çok şey geçiyor. Bir tanesine konsantre olup üzerine gitsem, en azından bir tanesi “düşünülecekler” listesinden “yapılacaklar” listesine terfi etmiş ve belki de “yapıladurulanlar”dan son evre olan”endişe edilecekler” listesine girmiş olacak.

Herşeyi yapmak istiyorum: Blog yazmak istiyorum. İyi bir Koç olmak istiyorum. Kitap okumak istiyorum. İyi bir “thetahealer”ci olmak istiyorum. Çocuklarımla olmak istiyorum. Meditasyon yapmak istiyorum. Sanata vakit ayırmak istiyorum. Arkadaşlarımla olmak istiyorum. Piyano öğrenmek istiyorum. Şarkı sözü yazıp bestelemek istiyorum. Kitap yazmak istiyorum. Değerlendirici olmak istiyorum. Spora devam etmek istiyorum. Kundalini Yogayı da hayatıma katmak istiyorum. İyi bir eş olmak istiyorum. Doğaya vakit ayırmak istiyorum. Yeni yerler görmek istiyorum. Yeni eğitimlere gitmek istiyorum. Yeni bir iş istiyorum. Endişelerimden arınmak istiyorum. Dişlerimi yaptırmak istiyorum. Tatile gitmek istiyorum. İzmir’e gitmek istiyorum. Evin dekoruyla oynamak istiyorum. Bahçeli geniş bir eve taşınmak istiyorum. Practicum’a gİtmek istiyorum. Yeni eğitimler almak ve hep eğitim almak istiyorum. tatil istiyorum. Kendimi keşfetmek istiyorum. CIYO’ya tekrar ve tekrar gitmek istiyorum. Uykuya doymak istiyorum. Yarın yürümek istiyorum. Hem de deniz kenarında.

Hepsini yapmaya çalışıyorum. Hem de çalışırken.
Çok yoruldum.
Koyvermek istiyorum.

odaklanamamak ile ilgili görsel sonucu

Yoruldum. Yoruldum çünkü her şeyi bir arada istiyorum. Yoruldum çünkü ne istediğimi bilmiyorum. Yoruldum çünkü odaklanamıyorum. Yoruldum çünkü neyi neyle sebeplendirip nerede nasıl toplayacağımı bilmiyorum. Yoruldum çünkü zaman sonsuzmuş gibi yerimde devinip duruyorum. Yoruldum çünkü hedefsizim. Yoruldum çünkü tutkum ne, bilmiyorum. İnsan kokusunu seviyor diye pişirmek zorunda değil ki. Benim gerçekten pişirmek isteğim var mı yoksa hep yemek mi istiyorum, emin değilim.Yoruldum çünkü azimli değilim.

Bugün kendime karşı acımasızım. Sanırım kırmızı ayın kanlı etkisi ya da yeni bir çıkışın karın ağrısı.Her ne ise bana olan, bu yazıyı bitirmek bana iyi gelecek, biliyorum. Yarın işe gitmesem, beynim ağrıyor. Ruh halim bozuk. Burnum akıyor. Genzimde ayrıca bir akıntı var. Hem bedenim, hem ruhum diplerde. Enerjimi yükseltecek hiçbir öğretiyi gerçekleştirmek isteğinde değilim. Tırnaklarımla tırnak etlerimi itiyor, bir yandan başımı yoluyorum: çok hassas saç derisinin üzerinde gezindiğimde işaret parmağımla saç derimde bulduğum tepecikler beni sevindiriyor, yolunca da canım yanıyor.

İnsanoğlu uygun koşullar oluştuğunda manyaklaşabilir mi topyekün? Benim sakin evimde sakin yapımda düşünce çöplüğü tepeme vurup da böyle anormal satırlar karalatabiliyorsa, üstelik her anlatılan da yaşanansa, evet, herşey insan için, diyerek bağlıyoruz… Bu ne demek? Demek ki herşey olabilirmiş şu hayatta!

Bu yazıyı hiçbir yere bağlamadan, olduğu gibi çıplak, kontrol edilmemiş, özgürce bırakıyorum ortaya…

İnsan hep güzel yazmak zorunda mı? Her yazı bir sonuca ulaşmak zorunda mı? Hep güzel hissetmek zorunda mıyız? Bu sefer de düşünce barutları saçılsın sanal aleme. Bedenen rahatlayamadım tam, vuruşlarım tuşlara halen sert sert. Zihnim biraz daha berrak, biraz daha kabullenmiş. Olduğu gibi bırakmak da varmış. Böyle de olurmuş. Hem de ne güzel olurmuş.

Siz de bırakın! Herşeyi tamamlamak zorunda değiliz. Bırakalım bazen de kendiliğinden tamamlansın. Deli ruh halinin de tadını çıkaralım. Kendimize öfkeyi, suçluluk duygusunu da, ne varsa içeride, hepsini bilelim, duyalım. Neyse o işte. Bıraktım gitti.

Ben uyumaya gidiyorum.

Leave a Reply