Sınırsız olmak sevgiyle…
İçimizdeki sevgi söndürecek ateşi

Bundan kısa bir zaman önce, “barış” hakimdi kutsal topraklarımıza. Onu anmamıza gerek yoktu çünkü zaten vardı ve buradaydı bizimle. Bugünse, yeni yıldan dilek cümlelerimizde ilk seçtiğimiz kelime oldu “barış”.

Ne olduysa aniden oldu sanki, bir kıvılcım parladı ve patladı ardı ardına. Ülkem yandı, yüreklerimiz dağlandı, zihnimiz bulandı, saklı duygularımız çıktı ortaya.

Sadece ülkemde değil, yakın coğrafyamızda da görüldü ateş. Tüm dünya sanki aklını ve kontrolünü kaybetti. Tarihin tozlu sayfalarında kaldığını ve öldüğünü sandığımız canavarlar hortladı, görünür oldu hayatlarımızda.

Tüm bu olanlarla, yaşama dair en temel ihtiyaçlarımızın bile tehdit altında olduğu hissimizi fark ettik belki de. Gelecek kaygısı söylemleri klişe kaldı yaşama dair endişelerimizin yanında. Yaşayacak mıyız? Sevdiklerimiz yaşayacak mı? Yaşayacaksak nasıl bir ortamda yaşayacağız? Var ettiklerimizle yaşayabilecek miyiz? Ne olacağız? Ve herkesin kendi hortlağı görünür oldu bu karanlıkta.

Ne oluyordu gerçekten, tüm olayların içinden çıkıp anlamaya ihtiyaç duyduğum bir anda, sezgilerine çok güvendiğim arkadaşım, Spiritüel Rehber Serap Acari’ye danıştım:

Bahar: Neden oluyor bunlar Serap?
Serap: “Sınırsızlığı” anlamamız, öğrenmemiz için. “Sınırsız” olmayı başarmalıyız.
Bahar: Sınırsız olmak iyi bir şey mi ki? Nasıl bir “Sınırsızlık”senin bahsettiğin?
Serap: Sınırlara bağlı kalmadan yaşayabilmek, hoşgörüyle “Sınırsız” olabilmek. Ülken, ilin, evin, araban, takımın hepsiyle bir sınır çiziyorsun. Tüm bu sınırları kaldırarak yaşamaktan bahsediyorum. Sınırlar, taraf olmak anlamına geliyor. Bir şeyden taraf olmadan yaşayabilir misin Bahar?

Bir şeyden taraf olmadan yaşamayı öğrenmek için, niye taraf olduğumu da anlamaya ihtiyaç duyuyorum kendi içimde. Bunlardan en önemlisi sanırım aidiyet. Ait olmak iyi geliyor ruhuma. Aileme ait olmak. İzmir’e ait olmak. Okullarımın bir parçası olmak. Ne kadar da güven veriyor, tüm bu aidiyetlikler üzerinden “Bu Benim, Ben buyum.”, diyebilmek.
Aidiyet çok güzel bir şey. Bir o kadar konforlu, bir o kadar belirleyici ve güvenli bir şeylerin parçası olabilmek.

Kendi deneyimim, matematiksel anlamda pek çok kümenin elemanı olduğumuzu fark ettiriyor bana. Bir kümeye dahil olup yaşamak, o tanıdıklık duygusu, nasıl da güzel ve güvenli geliyor hepimize. Hele hele pek çok ortak kümeyi paylaştığımız insanların etrafımızda olması. Onlarla daha da yakın hissediyoruz. Sanki büyük ailedenlermiş gibi. Sımsıcak insani duygularla kucaklıyoruz onları hayatımızda…

Peki ya olduğumuz tüm bu kümelerin dışında kalanlar…
Onlar hakkında hangi düşüncelerimiz, hangi duygularımız çıkıyor ortaya?
Onları yabancı olarak tanımlasak… Bizim kümedekiler kadar önemliler mi? Bizimkiler kadar değerliler mi? Bizimkiler kadar sevgiyi hak ediyorlar mı?
Hımmm, yoksa birazıcık da olsa onları yargılamaya hak görüyor olabilir miyiz kendimizde… Yargılamak, suçlamak, kınamak;  gün geliyor öfke ve nefreti haklı çıkarıyor sanki…

Yoktur Birbirimizden Farkımız…
Ya hepimiz aynıysak? O kümeler yok olduğunda kaldığımız halimizle, kocaman bir Biz isek?
Yargılarımızın yerine anlayışın, hoşgörünün, hatta sevgi ve şefkatin yayılması mümkün olup bizi tutan, alanımızda hapseden o sınırlar kalktığında başka ne olabiliriz ki !

Aman Tanrım, şimdi ne olacak! Herkesi kardeş kabul edebilir miyiz, olduğu haliyle? Edersek ne olur? Eksilmiş olur muyuz? Bize ait olan neler risk altında olur?

Bana şu anda bu bakış açısını içselleştirmek zor geliyor. Anlıyorum ama idrak edip kabule geçemiyorum sanki.  Kabul etmiyor olmanın maliyeti, kabul ediyor olmanın riskini geçinceye kadar insanlık tarihi daha çok deneyime tanıklık edecek sanki. Biz anladığımızı, idrak edinceye kadar bu böyle devam edecek. Gerçekleştiğinde, sevgi katında hepimiz “Bir” olmayı kutluyor olacağız sanırım.

Umutla ve keşif heyecanıyla, Şimdi’de ne yapabiliriz ona odaklanalım:
Ben sadece bir kişiyim diye düşünmeksizin, kendimizden başlayacağız dönüşmeye. Kendi özümüzü olduğu gibi kabule geçeceğiz ki farklılıklara hoşgörüde en önemli adım tamam olsun. Kendimizi çok seveceğiz, olduğumuz ve olamadığımız halimizle. Duygularımızın farkında olup gölgelerimizi keşfedeceğiz. Yargılama, kınama, nefret, kızgınlık, vb. ne varsa bize hizmet etmeyen, gözlemleyip kabule, hoşgörüye, sevgi ve şefkate dönüştürmeyi öğreneceğiz… İçimizde sevgiyi büyütüp yayacağız çevremize. Küçük büyük demeden, sevginin tohumlarını evrene serpeceğiz her gün. Kendimizi gerçekten sevip bizden olmadığını sandığımız parçalarımızı da şefkatle anladığımız gün, dünya vatandaşı olacağız kalben. İşte o zaman dönüşüm başlayacak…

İnanıyorum, sevgi su olacak, tüm yürekleri şefkatle sarıp onaracak…

Sevgi Ağacı

One thought on “Sınırsız olmak sevgiyle…

  1. Serap acari dedi ki:

    Yüreği sınırsız arkadaşım.. içinden geçenler akmış cümleler olmuş❤ ben de sana, zarif sevgine, evrene ve kendime inanıyorum.

Leave a Reply