Sonsuzluğa Tohum Atmak

Her yeni düşünce, her yeni kavrayış evrende bir tohumsa, bu yazı da kendi sonsuzluğumda yeni bir tohum benim için.

Sevgili Eser Hocam,  Adler’in Practicum eğitimi kapsamında bana demo koçluk yaptığında ağzımdan çıkıverdi, sonsuzluğa tohum atmak, imgelemesi.

Gözlerimi kapatmıştım o soru geldiği an.
Düşünmek için değil, gerçekten özüme varıp anlamak için.

Yazma kavramının benim için taşıdığı tüm manalarını bir kaba koysam ve bu özel kabı birşeye benzetsem, bu ne olurdu?

Sonsuzluktaki ışık, sonsuzluk, sonsuzluk….
Yazmak sonsuzluğa tohum atmaktır benim için…
dediğimi duydum.

Sonsuzluk Göleti

Öyle birşey ki o sonsuzluk, içinde ışık olduğun bir yer.
Derin mi derin. Karanlık. Tüm renkleri emer ya kara, kendisine alır tüm renkleri aslında, işte öyle duru bir göl, kalbin ortasında duran sonsuz karanlık, şefkat ve bilgelik dolu.

Sonsuzluk, uyumuş uyanmışsın gibi ya da hiç uyumamışsın da, geceleyin gölün etrafında gezinip biraz da yüzüp ruhunu serbest bırakabilmenin huzuruyla uykuyu yenmişsin, uyumadım ama değdi, demişsin.

Ben işte o sonsuzlukta olmak istiyorum. O sonsuzluğu yaşayan emen yazan paylaşan olmak istiyorum. Kimi zaman orada olmayı hayal etsem de kimi zaman günlük varolmayan olaylarla başa çıkmak, olayları çözümlemek için buradan ayrılamıyorum. Sonsuzluğun o duru gölüne gidemiyorum. Halbuki orada kalmayı bilsem, oradan burayı görmeyi bilsem, o zaman burada daha kolay akacak herşey.

Kendi sonsuzluğuma kolaylıkla gitmeyi öğrenmeye niyet ediyorum. Orada durmayı bilmeye niyet ediyorum. Buradayken bile oradaki zenginliğimi, bilgeliğimi sürdürmeye niyet ediyorum.

Sonsuzluğa bir tohum daha atıyorum…

Leave a Reply